4 Nesillik Çınar, Lazzoni

Merhaba arkadaşlar… Amerikan Rüyasını Yaşayanlar yazı serisine hoşgeldiniz. Bu haftaki konuğumuz, Karadeniz’den New York’a uzanan, şimdi de tüm dünyaya yayılmaya başlayan 4 nesillik Lazzoni hikayesinin şu anki temsilcisi Osman Berke Kababulut. Kendisinin ve Lazzoni’nin globalleşme serüvenini dinlemeye hazır mısınız? Kaçırmamanız gereken bir sohbet bizi bekliyor! 

 

Soru: Merhaba Berke Bey, siz de Amerikan Rüyasını yaşayanlardan birisiniz. Siz kimsiniz, bize kendinizi tanıtabilir misiniz? Ardından da Lazzoni’nin hikayesini de dinlemekten mutluluk duyarım. 

Merhaba Kadir! Ben Osman Berke Kababulut. Ankara'da doğup büyüdüm ve North Eastern Üniversitesi'nde çift anadal yaparak Tedarik Zinciri Yönetimi ile Girişimcilik ve İnovasyon alanlarında eğitim aldım. 15 yaşından itibaren yazları Lazzoni fabrikasında çalışırım. Yazlarım, fabrikaya gitmek, yerleri süpürmek, temizlik yapmak ve tüm atmosferle, üretim atmosferiyle tanışmayla geçerdi. Şu anda da 28 yaşında, yerlerini süpürdüğüm Lazzoni’nin Amerika faaliyetlerini yürütüyorum. Benim hikayem 1996’da başladı ancak temsilcisi olduğum Lazzoni’nin hikayesi çok daha öncelere, 4 kuşak ötesine, 1897’ye dayanıyor. Bir asır önce Arhavi’de serender ustası Hasan Usta ile başlayan bir hikaye. Biz Laz’iz. Lazzoni, Laz dilinde "bizim tarafımızdan sahip olunan" anlamına gelmektedir. Lazzoni’nin temelleri, serender ustası büyük büyük dedem Hasan Usta’nın ellerinde atılıyor, ailenin ağaç işleri ile uğraşan ilk kuşağı, oğlu Osman Usta’yı da ağaç ustası olarak yetiştirmiş. Eklemek isterim ki benim ilk ismim, Osman’da büyük dedemden geliyor. Ankara’ya gelen büyük dedem Osman Usta, kapı ve pencere doğramacılığı ile mobilyacılığın temellerini atmış. Ardından abim, Efe Kababulut'un New York'ta açtığı Lazzoni Chelsea mobilya mağazası ile Lazzoni’nin ilk globalleşme adımını atmış olduk. Bu sürecin ardından şu anda 12 satış noktasına ulaştık. Bunlar arasında 5 şirket mağazası, 4 franchise ve Kanada'da bir mağazamız bulunmaktadır. Ayrıca 3 shop-in-shop konseptli satış noktamız mevcut. Londra'da mağazamızı açtık ve Amsterdam'da yeni bir mağaza açma hazırlığı içindeyiz. Bir sonraki hedeflerimiz ise Miami, Chicago ve San Francisco. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde bu şehirlerde de mağaza açmayı planlıyoruz. Dünya genelinde, Lazzoni olarak 1200'den fazla çalışanımız bulunmakta. 2014 yilinda yeni atılım yaparak Lazzoni olarak farkli sektorlerde de faaliyet gostermeye basladik. Lazzoni Hotel, 2014 yılında Haliç'te 5 yıldızlı bir otel olarak hizmete girdi. Global Hotel Rewards'ta ise tasarım ve hizmet kategorilerinde 7 yıldıza sahibiz. Ayrıca, Lazzoni House'da başlayacağımız yeni projemizle ilgili heyecan verici gelişmelerimiz olacak. Çılgın Türkler tüm Dünya’da…

Soru: Oldukça köklü bir geçmişe sahip olan büyük bir markasınız! Etkilendiğimi itiraf etmek istiyorum. Peki, bu köklü geçmişi de uluslararası satış noktalarınızda, örneğin New York’ta, yansıtıyor musunuz?

İtiraf etmeliyim ki, Amerika'da ilk kurulduğumuz dönemde daha çok Amerikalı işe alma politikamız vardı. Amerikalı müşteriyle daha iyi bir köprü kurabileceğimizi düşündük. Ancak sonradan bu politikadan vazgeçtik. Lazzoni'nin Türkiye'de oturmuş bir kimliği ve marka algısı vardı. Bu kimliği Türk halkının desteğiyle inşa ettik. Türkiye'deki başarılı Lazzoni kimliğini Amerika'ya taşıdığımızda da aynı başarının geleceğine inandık. Bu nedenle kendi dilimizi konuşmak ve kendi kültürümüzden parçalar taşımak, Lazzoni'nin temel yapısının bir parçası haline geldi. Bu strateji nedeniyle aramızda birçok Türk arkadaşımız bulunuyor. Amerika'da 48 kişi çalışıyor ve çalışanlarımızın yarısı Türk. Fark ettik ki, bu stratejiyle başarıya giden bir yolda ilerliyoruz. Kendimizi Türkiye'nin bir elçisi olarak görüyor ve Lazzoni ekibi olarak davranışlarımıza bu nedenle büyük bir özen gösteriyoruz. Aidiyet duygumuz son derece güçlü. Tam bir aile ortamımız var ve çoğumuz ailemizden ve doğduğumuz yerden uzaktayız. Bu nedenle kendimizi, köklerimizi hatırlatan kişilere daha fazla bağlanıyoruz. Tam anlamıyla bir gurbet hikayesi, diyebiliriz. 

Soru: Kesinlikle! Sizin de dediğiniz gibi insan uzaklaşınca daha da çok sevmeye başlıyor vatanını… Peki, hedefinizi globalleşmeye odaklamış biri olarak yaşadığınız zorluklar neler?

İlk olarak, annemin yemeklerini çook özlüyorum. Hedefin globalse dünyanın her yerinde olman gerekir. Fuarlar, iş gezileri, ortaklıklar… Ailecek de her pazar herkesin toplandığı yemeklerimiz olur. Aile yemeklerine katılmayı özlüyorum. Burdan da hepsine sevgilerimi ileteyim :) 

Lazzoni açısından karşılaştığımız en büyük problem, “Made in Turkiye” yazılı ürünlerin marka algısı konusundaki zorluklar. Bizden önce Amerika'ya açılmış diğer Türk mobilya markalarının iş yapma biçimleri nedeniyle Türk mobilyası denildiğinde insanların kaliteyle ilişkilendirmemesi gibi bir eksikliğimiz var. Lazzoni olarak, Türk mobilyası dediğinde kaliteli bir çağrışım oluşturmayı misyon edindik. Ancak bu, kolay ve hemen gerçekleşen bir şey değil; zaman gerektiren bir süreç. Marka algısıyla ilgili bir örnek vermek gerekirse; İtalyan markası denildiğinde, bu pozitif çağrışımın İtalya Devleti'nin ikinci dünya savaşının hemen ardından yaptığı planlamalara ve teşviklere dayandığını görebiliriz. İtalyan devleti, güçlü markalarının farklı ülkelerde ticaret yapmasını ve İtalyan vizyonunu yaymasını teşvik etmiş ve İtalyan markalarının yurtdışında kurulum sürecindeki birçok maliyetini karşılamıştır. Ancak, bu kalitenin kabulü 20-30 yıllık bir sürecin ürünüdür. Bizim de bu konuda zamana ihtiyacımız var.

Diğer bir zorluk ise insan kaynağı. Mobilya, dünya genelinde ulaşılabilir bir ürün olup geniş bir fiyat skalasına sahip. Lazzoni olarak, lüks mobilya üretimi ve satışı yapıyoruz. Bu yüzden müşteriyle aramızdaki ilişkide bu kaliteyi yansıtmalı. Müşteriye vaat ettiğimiz şıklık, kendi çalışanlarımızdan başlamalı. Bu süreçte Lazzoni deneyimini ve ustalığını müşteriye doğru bir şekilde anlatılamayan durumlar marka algımızı olumsuz etkileyebilir. Bu konuyu çözmek için adına üniversitelerle ortak programlar düzenlemek istiyoruz. Hedefimiz, dünya genelinde bir Türk markalarının algısını güçlendirmek ve öne çıkarmak. Mobilya konuşulduğunda Türklerin aklına "aaa Lazzoni var" dedirtmek.Bunları başarabilmek için de en büyük ihtiyacımız siz gençlersiniz. Ayrıca Türk öğrencilerinin,bizimle çalışmayı istesinler istemesinler, kariyerlerinde destek ve gelişim imkanı yaratmayı da bir sorumluluk olarak görüyoruz. 


Soru: Anne yemeğinin yerini hiçbir Michelin yıldızlı restaurant bile dolduramaz! Başarıya giden yolda çekilen çile kutsaldır :) Bir diğer sorum şu olacak; Lazzoni olarak sürekli bir kalite vurgusu yapıyorsunuz. Kalitenin çalışmayı beklediğiniz arkadaşlarda da olmasını gerektiği konusunu da vurguladınız. Kaliteli insan kavramını biraz daha açıklayabilir misiniz?

Güzel bir soru, teşekkür ederim. :) Daha açıklayıcı olmak gerekirse insanın kaliteli olarak değerlendirilebilmesi için kendi içsel dünyasında başarıya yönelik bir motivasyonu olması gerekir. Bu kişilerin bakış açılarında da çalışmak, sadece para kazanma amacıyla yapılan bir eylem değildir. Eğer biri çalışmayı zorunluluk olarak değerlendiriliyorsa orada bir hata vardır. Çalışmak, başarıya giden yolun temel anahtarıdır. Yani, başarıyı isteyen ve istediğini elde edebilmek için bahane üretmeden çalışacak kişilerdir, kaliteli insanlar! Bulunduğu sektördeki gelişmeleri takip edenler, daha fazlasını merak edenler ve bunları öğrenmek için çaba sarf edenler zaten bir şekilde o başarıyı yakalıyorlar. Özellikle genç arkadaşlarım adına konuşuyorum. Ben 18-30 yaş aralığındaki insanların sünger gibi olması gerektiğini düşünüyorum. Duyduğu, gördüğü her şeyi sünger gibi içine çekmeleri, öğrenmeleri lazım. Ayrıyeten başarıya giden yolda parayı ikinci plana koyabilme vizyonunun da olması gerektiğini düşünüyorum. Bunu söyleme nedenim şu; çok fazla tanık oluyorum ki, gençler birbirlerine “şunu satalım, parayı kıralım” tarzinda çok fazla cümle kuruyor. Öncelikli yaklaşımın parayı kırmak olmaması gerektiğini düşünüyorum. Kaliteli ve sorun çözen bir ürün yaratma hedefiyle yola çıkılırsa zaten para kendiliğinden gelmeye başlıyor arkadaşlar. Siz zevk aldığınız şeyi yaparken zevk vermeyi hedefleyin, derim. Kaliteli insan, kendinin ve üretmenin zevkinin farkında olan insandır! Eklemek isterim ki; biz, usta-çırak ilişkisiyle büyüdük ve en değerli eğitim modelinin bu olduğunu düşünüyoruz. Bu bizim, Lazzoni kültürümüze yerleşmiş bir durum. Biz, işe alım yaparken başvuran arkadaşlarımızın hangi bölümden mezun olduğundan ziyade kendini geliştirme isteğine daha fazla odaklanıyoruz. Biz herkesle, her türlü geçmişe, kültüre sahip insanla çalışmaya oldukça pozitif bir yaklaşıma sahibiz. Dediğim gibi önemli olan şey kendini geliştirme isteği ve dinleme kabiliyeti. 


Soru: Bir genç olarak içerisinde yer almak istediğim çalışma ortamını tarif ettiniz. Ben yarın gelip çalışmaya başlayayım o zaman :) Peki, North Eastern Üniversitesi'nde çift anadal yaparak Tedarik Zinciri Yönetimi ile Girişimcilik ve İnovasyon bölümlerini tamamladınız. Aldığınız üniversite eğitiminin size, aile işinizde faydalı oldu mu?

Kesinlikle! İlk işe başladığınızda sorumluluğunuz çok olmaz, tektir. Ancak işin hacmi büyüdükçe, 1’den 10’a çıkınca da farklı konularla da ilgilenmek gerekir. Yönetim bilgisine sahip olmak bu konu da çok değerli. Ayrıca iş hayatında en tehlikeli şeylerden biri de, 1’den 10’a hızlı bir şekilde büyüyebilirsin ama unutulmamalı ki, eğer doğru bir şekilde yönetemezsen 10’dan 0’a daha hızlı bir şekilde çakılırsın. Bunların önüne geçmek ve firsatlari daha iyi değerlendirebilmek adına üniversitede aldığım derslerin oldukça faydası oldu. Ancak en büyük faydayı üniversite aracılığıyla kurduğum network’ten kazandim. Tanışabildiğiniz kadar insanla tanışın. Amerika’daki üniversitelerin en büyük özelliği, hepsinin uluslararası bir kimlik taşıyor olması. Dünyanın her yerinden öğrenciler ve akademisyenler var. Örnek vermek gerekirse, Londra ofisimizi açarken bu kurduğum networklerin oldukça büyük faydası oldu. Depo tutarken, hukuksal süreçleri tamamlarken, İngiliz müşteri psikolojisini anlarken kurduğum networkleri kullandım. Belli bir yaştan sonra da yeni insanlarla tanışmak için fırsatınız ve zamanınız oldukça azalıyor. Üniversite bağlantı kurmak ve güçlendirmek adına mükemmel bir ortam. Bu arada siz, Turkish Student Association Global’ı da takdir ediyorum. Bu ağı Türk öğrenciler için yaratıyorsunuz. Çok değerli bir iş yapıyorsunuz. 

Soru: Çok teşekkürler:) Aslında hala gençsiniz, bu yüzden öğrenci arkadaşlarımızı daha iyi anlayıp cevap vereceğinizi düşündüğüm bir soru soracağım. Başarılı bir kariyer inşa etmek isteyen arkadaşlarımıza ne tavsiye edersiniz?

Şu an bilgi çağındayız. Her yerden bir bilgi akışına maruz kalıyoruz. Önemli olan bilgiye sahip olmaktan ziyade bilgiyi işlevsel bir hale getirmek olduğunu düşünüyorum. Bunun için de kendimize, kişiliğimize uygun olan bilgi kaynağına ulaşıp aldığımız bilgileri kullanmamız gerekiyor. Trendlerin peşinden koşmanın kişilere çok faydası olduğunu düşünmüyorum. Şu an herkes AI konuşuyor diye hiç ilgin yoksa AI öğrenmeye çalışmak, herkes için pozitif bir sonuç doğurmayabilir. Buradaki anahtar kelime “specialization”. Kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse İspanyolca öğrenmeyi çok istiyordum ve bunun için de kurslar aldım. Ama hayatımda İspanyolca kullanacağım hiçbir alan olmadığı için öğrenme konusunda hep yetersiz kaldım. Söylediklerimle ufacık da olsa çelişeceğim ama belli bir yaşa kadar da o işten bu işe atlamanın da faydası olduğunu düşünüyorum. Kendini tanımak için farklı yerlerde, ortamlarda, işlerde bulunmak cevabı bulmamıza fayda sağlar diye düşünüyorum. Görün, gezin, deneyin, yaşayın. 


Ek Bilgiler:

Shop-in-Shop,

Bir mağaza içindeki mağaza, aynı zamanda "shop-in-shop" olarak da adlandırılır, bir perakendeci ile başka bir şirket arasında yapılan bir anlaşmadır. Bu anlaşmada perakendeci, perakende alanının bir kısmını kiralar ve bu alanı başka bir bağımsız mağaza işletmek için farklı bir şirketin kullanmasına izin verir.


Previous
Previous

Turkish Coffee Lady

Next
Next

Amerikan Döner Devrimi